“Batı Trakya’da Türk olmak çok zor. Yıl 2018 olmuş. Belirli kademelere gelmiş bir çok Yunanlı hala ırkçı yaklaşımlar içeren söylemlerin peşinde koşuyor. Ama böyle yapmakla en büyük zararı başta kendi halkına ve kendi gelecek nesillerine veriyor. Bu mesleğimi yaklaşık 30 yıl boyunca hiç bir zaman din, dil, ırk ayırımı gözetmeksizin icra ettim ve hastalarıma her zaman şifa verme bilinciyle hareket ettim. Bir çok hastalarımın dertlerine deva oldum ve bu sayede çok samimi olduğum Yunanlı arkadaşlarım ve dostlarım da oldu. Bu dostluklarımın sonsuza kadar devam edeceğine inancım sonsuz.”
Bu sözler Yunanistan’ın bir çok farklı bölgelerinde doktorluk mesleğini yapmış azınlık mensubu bir kişi. Hayata her zaman dolu dolu bakan vehastalarının hastalıklarına çare bulmaya çalışan içimizden biri olan bu kişinin hali hazırda doktorluk mesleğine devam ettiği için şimdilik ismini açıklamayı uygun bulmuyorum. Burada benim için önemli olan azınlık üyesi bir doktorun bile diğer meslektaşlar arasında nasıl ve hangi duygu yoğunluğu içerisinde olduğudur.
Daha önceleri de bir çok kişinin dile getirdiği gibi Yunanistan’da ‘Azınlık’ olarak yaşamak çok zor. Hatta bir Türk olarak yaşamak ise bu durumu daha da güçleştiriyor. Doktorun dediği gibi yıl olmuş 2018, biz hala hangi anlamsız ve yersiz düşünceler silsilesininin içindeyiz. Aslında karşı tarafın bu düşünce yapısını anlamak hiç de zor olmasa gerek. Yunanistan tarih boyunca, Batı Trakya Türk Azınlığı’na karşı ağırlıklı olarak olumsuz yönde bir bakış açısı profili çizmiştir. Maalesef bu çizgisine, aradan uzun yıllar geçmiş olmasına hiç bir sapma olmadan bile bu gün de devam ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada tekrardan Türk Azınlığın sorunlarını anlatmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum. Zira bu sorunlarımız, azınlık kurum ve kuruluş temsilcilerimiz tarafından bir çok kez farklı platformlarda dile getirildi ve getirilmeye de devam ediyor.
Burada şunu söylemek istiyorum; artık Yunanistan Batı Trakya Türk Azınlığı’na karşı olan tutum ve yaklaşımlarını yenide gözden geçirerek değiştirmek zorunda olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki 1981 yılından 2018 yılına kadar bir AB üyesi ülkemiz Yunanistan’a da yakışanın bu olduğunu düşünüyorum. Bize öğretildiği gibi ‘Demokrasinin beşiği’ olarak gördüğümüz ülkemizden; Antlaşmalarla garanti altına alınmış haklarımızın çeşitli siyasi entrikalarla yitirilmesini değil, tam aksine bunların içerikleri daha da genişletilerek Azınlığımıza iadesini ve uygulanmasını istiyoruz. Hepimiz bu topraklar için her türlü vatandaşlık görevimizi yerine getiriyor ve bundan sonra da getirmeye devam edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ancak vatandaşı olduğumuz ülkemiz yöneticilerinden de, hiç bir din, dil ve ırık ayırımı gözetmeksizin biz Batı Trakya Azınlığı olarak haklarımızı istiyoruz. Hatta bu bir istek değil, azınlığın en temel ‘HAK’kıdır.
Biz Türkler nerede olursak olalım bu topraklar için şehit vermiş, gazi olmuş, ülkesi için elinden geleni yapmaya çalışmış asil bir milletin torunları olduğumuzu bir kez daha belirtmek isterim. Bu vesileyle bizler, nerede olursak olalım nerede yaşarsak yaşayalım, hiç bir zaman karşısınsındakini görmezden gelen ve insanları birbirinden farklı görerek bir diğerini bir diğerinden ayrıştırmaya çalışan toplumlar olmadık ve bundan sonra da asla olmayacağız.
Herkese mutluluk, huzur, barış dolu, bugünden daha güzel yarınlar diler, mübarek Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım.