Türkçe'nin büyük şairi Nusret Dişo Ülkü'yü kaybettik!

    Türkçe'nin büyük şairi Nusret Dişo Ülkü'yü kaybettik!

    Gümülcine, 17.01.2022
    Balkan Türk edebiyatında yaprak dökümü yeni yılda da devam etti. Balkan Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Nusret Dişo Ülkü'yü kaybettik.
    Konuyla ilgili olarak Kosova'dan  Dr. Taner Güçlütürk, Dişo hakkında  şunları yazdı:
     
    TÜRKÇENİN BÜYÜK ŞAİRİ NÜSRET DİŞO ÜLKÜ’yü KAYBETTİK!
     
    Balkan Türk Edebiyatı bir yaprak dökümü daha verdi.
    Kosova ve Makedonya Çağdaş Türk Edebiyatının ad yapmış aydın isimlerinden gazeteci, eğitimci, şair, öykü yazarı, çevirmen ve yayıncı Nusret Dişo Ülkü hayatını kaybetti. (d. 24 Mart 1937-ö.16.01.2022) Balkan Türkleri edebiyatının önde gelen isimlerden biri olan Ülkü, Prizren'de 1937 yılında doğdu. 1964 yılında Üsküp'e yerleşti. Yarım yüzyılı aşkın bir süre sürekli şiir ve hikâyeler yazdı, yayınladı. Sevinç, Tomurcuk, Kuş dergileri; Tan ve Birlik gazetelerinde yayıncılık, editörlük ve yazarlık yaptı. Şiir ve hikâye kitapları yayınladı.
    Ülkü, Naim Şaban, Nimetullah Hafız, Hasan Mercan, Aziz Buş ile birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrası Kosova Çağdaş Türk Edebiyatının ilk kuşak kurucu kadro yazar ve şairleri arasındaydı. Çocuklara adanmış şiirlerden oluşan ilk eseri “Çocuklarla Ağaçlar 1963 yılında Üsküp’te “Koço Raçin” Yayınlarından çıkmıştır. Bu eserini 1965 yılında Diyeceklerim, ilk baskısı 1965 yılında çıkan Çocukların Elleri , 1972 yılında Üçgen, 1974 yılında Ozanlar Güncesi, 1977 yılında Tito Koçaklaması, 1981 yılında Dereden Tepeden, 1983 yılında Deniz ve Ben, 1984 yılında Tü-tü-tüü, 1992 yılında Çocuklar ve Büyük Çocuklar ve 1994 yılında Kabıma Sığmıyorum kitapları izledi. Nusret Dişo Ülkü’nün 2011 yılında Kapanık Aşk Açık Mektup ve Prizren Güzeli, 2012 yılında da Seve Seve Sevdim Şükre Geldim adlı şiir kitapları Yahya Kemal Beyatlı Derneği’nin “Dişo Türk Andaç” Yayınları tarafından yayımlanmıştır. En son kitabı "Yeni Balkan" yayınları tarafından geçen yıl gün yüzünü gördü.
    Josip Broz Tito, Atatürk, Orhan Veli, Oskar Daviço, Branko Radiçeviç, Özdemir Asaf, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Hasan Şimşek, Yunus Emre, Süreyya Yusuf, Vasko Popa, Nazım Hikmet, Naim Şaban, Ranka Milanoviç, Radovan Pavlovski gibi yazar, edebiyatçı ve ad yapmış kişilere sunu şiirleriyle de bilinen Ülkü, Türkiyeli yazarlar yanı sıra çevirileriyle uğraştığı Yugoslav şair, yazar ve akımlarından da etkilendi.
    Kosova ve Makedonya Çağdaş Türk edebiyatına nitelikli ve estetik dizeler, eserler bıraktı.
    Branko Radiçeviç, Duşan Yakşiç, Yovan Yovanoviç Zmay, Branko Çopiç, Oskar Daviço, Vasko Popa gibi Yugoslav şairlerini başarıyla Türkçe’ye çeviren ve Yugoslav nazmını iyi tanıyan Ülkü, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Melih Cevdet, Fazıl Hüsnü gibi şairleri tanıyıp, her iki kültürün şiir birikiminden de etkilenerek şiir yaratıcılığında güzel bir sentez yapmıştır ki ona özgün bir edebî kimlik kazandıran özellik de bu sentezdir. "Türkçem", "Kütük" ve "O Kent" şiirleriyle Ülkü, Prizren ve Kosova Türklerinin millî bilinç ve millî kimliğine hitap etti. Son yıllarda milli temalı şiirleriyle birlikte, İslam üzerine tasavvuf felsefesiyle dizeler karaladı.
    Nusret Dişo Ülkü, şiir yaratıcılığı dışında öykü yazarlığı da yaptı. Kara İsmet adlı öykü kitabı 1976 yılında Üsküp’te “Birlik” Yayınları tarafından basılmıştır. Ülkü, aynı kitabın ikinci baskısını 1993 yılında Üç Kedi adıyla İstanbul’daki “Çocuk Vakfı Yayınları”ndan çıkarmıştır.
    1992 yılında emekli olan Ülkü, şiir ve yayın hayatına devam ederken, son dönemde Türkçe, Osmanlı İmparatorluğu, İslam konularında kitaplar yayınladı. Yahya Kemal Beyatlı Derneği'ni Üsküp'te kuran şair-yazar Ülkü, son olarak kurduğu Dişo Türk Anaç Türk Yayıncılık başlığı altında kitap yayıncılığı yaptı. Eserlerinde Türkçe, Türklük, Allah sevgisi, İslam konularını işleyen Nusret Dişo Ülkü, Yugoslavya döneminden bu yana Balkanlar’ın Türkçe ve Türk İslam kültürünün yaşamasına gönül vermiştir. "Prizren’siz yaşayabilirim ama Üsküp’süz yaşayamam" sözüyle Üsküp'e ne kadar âşık olduğunu belirtmiştir. Ülker ve Türker adında iki oğlu ve Sevil adında bir kızı vardır.
    Nusret Dişo Ülkü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de Üsküp Fahri Konsolosuydu. ​Nusret Dişo Ülkü, Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te ticaretle uğraşırken kurduğu “Dişo Compani” şirketi bünyesinde bir de “TÜRK ANAÇ YAYINCILIK” faaliyetlerini başlattı. Bu yayıncılık faaliyetleri arasında önce çocuklar için kitaplar yayınladı. Süreli yayın faaliyetleri de başlatan Nusret Dişo Ülkü Türk Anaç Yayıncılık adına; Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi Türk Kalemeri (2002), Makedonya Türk Çevirmenler Birliği Çeviri Dergisi Türk Dilmaç (2002), Makedonya KKTC Dostluk Derneği Dergisi Türk Kıbrıs (2002) dergilerini çıkardı. Ülkü, “Kardaş” adlı bir çocuk dergisi de yayınladı.
    Birçok ulusal ve uluslararası şiir şölenlerinde, edebiyat buluşmalarında, sempozyumlarda eski Yugoslavya ve daha sonra Kosova ve Makedonya Cumhuriyetlerindeki çağdaş Türk edebiyatını başarıyla temsil etti. İsmini Türkçenin Rumeli yakasında edebiyat tarihine unutlmaz harflerle yazdırdı.
    Ulusal ve uluslarası çapta birçok ödüle layık görüldü. “Doğru Yol” Türk Kültür Sanat Derneği Uluslararası “Süleyman Brina” Balkanlar Türk Kültürüne Hizmet Ödülüne layık görülen Ülkü, en son 2020 yılında Uluslararası Yılın TÜRKÇEM Dergisi Ödülünü aldı. Yazarı ödülünü takdim etmek üzere 17.10.2020 tarihinde TÜRKÇEM Dergisi, Kosova Türk Yazarlar Derneği ve Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği üyeleri olarak Üsküp’teki evinde ziyaret etmiş, ödülünü kendisine evinde takdim ederek, kendisiyle Enver Ahmet gibi Üsküp'teki yazar dostlarımızla birlikte görüşme, edebiyatımız hakkında sohbet etme, hal hatrını sorma fırsatını yakalamıştık. Ülkü bu sürpriz karşısında minnettarlığını dile getirerek, Türkçe adına, şiir adına bundan böyle de elinden geldiğince çalışmalarıyla halkının, insanlığın güzelliği için emek vermeye devam edeceğini söylemişti.
    En son yine geçen yıl evinde kendisini ziyaret ederek seçim kampanyasını başlatan Üsküp Büyükşehir Belediyesi Başkanı Danela Arsovska, kişisel sosyal medya hesabından görüşme ile ilgili “Balkanların en ünlü Türk yazarlarından biri olan Nusret Dişo Ülkü gibi 84 yıllık hayat serüveninin 60 yıldan fazlasını edebiyata adayan biriyle konuşmak benim için bir lütuftu” ifadeleriyle paylaşmıştı. “Bana ‘Birlik’ gazetesindeki gazetecilik ve editörlük yıllarını, ‘Sevinç’ ile ‘Tomurcuk’ isimli çocuk dergilerinde çalışmalarını ve Makedonya’da Türk edebiyatının ve Türk kültürünü nasıl geliştiğini anlattı. Hiçbir şehir Üsküp’ün güzelliğinin yerini alamaz, sözleriyle şehrimize karşı beslediği özel duyguları ve bağlılığını ifade eden Nusret Dişo, Üsküp’ü kültürel farklılıkların saygı gördüğü ve geliştiği bir şehir yapma hedefimize ulaşmamızda bizi motive ediyor.” Arsovska, paylaşımın sonunda desteğinden dolayı Nusret Dişo Ülkü’ye Türkçe ifadelerle teşekkür etmişti.
    Kosova Türk Yazarlar Derneği Şeref Başkanı İskender Muzbeg, sosyal medya hesabından yayınladığı taziye mesajında diğerleri arasında şu ifadelere yer verdi: "Ünlü yazarımız Nusret Dişo Ülkü'nün vefat haberini YENİ BALKAN gazetesinde okudum. Çok üzüldüm. Alllah rahmet eylesin. Çok büyük bir şair idi. Yakınlarına ve yazarlar camiamıza sabırlar dilerim.
    Nusret Dişo Ülkü:
    DOĞUŞ O DOĞUŞ
    Prizren'de doğdum
    Üsküp'te doğabilirdim
    İstanbul'da da doğabilirdim
    Ben bende doğdum
    Anam babam Prizren'de öldü
    Ben Üsküp'te ölebilirim
    İstanbul'da da ölebilirim
    Ben bende öldü
    Doğuş o doğuş
    Üsküp'te ölmüş desinler
    İstanbul'da ölmüş desinler
    Ölüş o ölüş
    (...)"
    "KENDİ KALEMİMDEN ÖZGEÇMİŞİM" isimli yazısında kendisini şöyle anlatmıştı:
    "...Türklüğün ve Türkçenin hakim olduğu Kosova’nın Prizren kentinde doğdum. Yılın 1937’sinde, 3.ayında, 24. Gününde ilk soluğu aldım. Ancak 1951-52 okuma yılında gecikmeyle de olsa, anadilim Türkçe okuluma kavuştuktan sonra evde konuşur gibi sürekli olarak 5. Sınıfta okumaya başladım. Oysa ki kültürümüzün özeği Üsküp’te 1945’te hemen Kurtuluştan sonra Türkçe okutuluyordu.
    O zaman kıt okul kitapları yanında elime geçen her tür Türkçe kitabı okumakla adeta kendi kendimle yarış yaptım. Böylece ben beni geçtim. Öte yandan okuma yetisi var olan, okuduğunu yutar gibi okuyan sınıf arkadaşımın öğüdü üzerine hariç bir yazarın Atatürk’le ilgili “Bozkurt” (1952) başlıklı Sırpça kitabı döne döne okumakla bitiremedim. Su gibi okudum.
    Çevrenim iyice açıldı. Açılınca şiir kapısını çaldım. Horozum ötmeye başladı. Kapılar hemen açılıverdi. Şiir yazmaya değil, üretmeye başlar oldum. İlk ürününü verdi en sonunda. Hayalim olan Üsküp’ün “Sevinç” (1953) çocuk dergisinde ilk şiirim İlkbahar yayımlandı. Demek ki edebiyata baharla giriyordum. Etkin geçen tam on yıl sonra çocuk dergilerin ve tüm Türkçe kitapların başında bulunan, edebiyatımızın dümenini elinde tutan saygın usta yazarımız Necati Zekeriya’nın özgirişimiyle haberim olmadan “Çocuklarla Ağaçlar” ilk şiir kitabım dünya yüzünü gördü. Ben de gördüm. Nedense sevinmesini bilemedim. Hala da bilemiyorum.
    Hayret doğrusu. Bir bakıma sessizce edebiyatımıza kapı aralıklarından giriyordum. Hem de ben ayrımında olmadan. Sonra da kitaplarıma karşı ilgisizliğin oluşu, belki de saygılı büyüğüm Necati Zekeriya’nın kitaplarıma aşırı derecede sahip çıkmasından olsa gerekir. Doğduğum kentte sekiz yıllık okulumu ve liseyi Türkçe bitirdim. Türkçe beni bitirmedi, yükseltip yüceltti. Bunun yanısıra edebiyatımın bir gereği ve çocuk sevgimin bir ereği olan öğretmenlik kutsal görevim oldu. Böylelikle iki yıldan çok kentimin bitişiğindeki biricik en büyük Türk köyü Mamuşa’da, Priştine ve Prizren’de öğretmenlik yaptım. Priştine’de okul adına Türkiye’den gelen zamanın en ünlü dergileri Türk Dili ve Varlık ile tanıştım. Yaşamımda dönüm noktasını oluşturdu bu dergiler.
    Giderek 1960’larda düzenli bir biçimde gelmeye başlayan ve 1970’lere kadar devam eden bu dergiler bağlamında kurucuları Agah Sırrı Levend ve Yaşar Nabi Nayır’la mektuplaşarak genç ve görgüsüz biri olmama karşın onların ilgisini çekmeyi ve ulusal duygusallığını kazanmayı başardım. Zaman zaman Ankara ve İstanbul’dan en çok Atatürk’le ilgili kitaplar, Cumhuriyet ve ulusal konulu yapıtlar, aldım. Tantanasız bir kitaplık oluşturdum. Böylece bu dergi ve kitapların çok tahlihli tutsağı oldum. Bundan cesaretlenerek adi koşullarda bir satır olsun yazmadan kurşun kalemiyle ilkin kendi kısa şiirlerimi gönderdim. Sabırsızlıklar gelmesini beklediğim dergilerde yayınlanmış şiirlerimi görünce gözlerime inanamadım. Dünya benim oldu sandım. Siz de benim yerimde olsaydınızaynısını yapardınız. Belki de sevinçten aklınızı kaçırırdınız. Bakın ben kaçırmadım. Bu oldukça verimli işbirliğimi en azından 10 yıl sürdürdüm. Haklı olarak Necati Zekeriya sahneye girince ben vazgeçtim.
    Burada benim ve edebiyatımız için ne kaldı sorusuna yanıtım açıktır. Kitapları kapsayacak kadar Türk Dili’nde, Varlık’ta, Varlık Yayınları ve Cep Dergisi’nde yayımlanmış olan her tür yazılarım dışında özgün şiir ve çeviri şiirlerim, eski Yugoslavya ve Balkanlar yazarlarından çok sayıda çeviri öykülerim kaldı. Bunu tembel edebiyat tarihçilerimize bırakıyorum. İşin ilginç tarafı şudur ki, Türkiye’deki yazılarımda Kosovalıyım ya da Makedonyalıyım diye yazmadılar. Beni bir Anadolu çocuğu olarak kabullendiler, öyle bildiler, öyle bildirdiler. Hala da öyle biliyorlardır. Doğru, nitekim bizim soykütüğümüz Afyon’a bağlı Sandıklı’dandır.
    Kültürümüze sıkı sıkıya bağlı Prizren, Priştine ve Üsküp gibi kentlerimizde mekik dokurcasına çalışmalarımı yürüttüm. “Sevinç” dergisinin 1960 yılında açmış olduğu en büyük şiir yarışmasına Atatürk’ün manevi kızının “Ülkü” rumuz adıyla katıldım. Birincilik kazandığım duyuruda: Nusret Dişo-Ülkü diye yazdı. O gün bugündür yazdığı gibi kaldı. Görüldüğü gibi artık büsbütün Türklüğün kültür özü özeği olan Üsküp’e yüzümü dönmüştüm. Yahya Kemal Beyatlı’nın Üsküb’üne. Orada bunun devamı olan bir Necati Zekeriya vardı. Balzak’ın ‘Goriot Baba’ yapıtında Pasternak bir top güllesi gibi nasıl Paris’in ortasına düşmüşse, ben de öylesine Üsküp ortamına düştüm. 1964 yılının 1 Kasım’ında Necati Zekeriya’nın çağrı ve himayesinde Çocuk Dergileri Kurumu “Detska Radost” yayınevinde çalışmaya başladım. Tüm yayınlarda birlik ve birlikteliğim hemen dile geldi. Çocuk edebiyatımızın doruğunu yaşadık ve yaşattık. Edebi sınırlarımızı yalnız anaülke Türkiye’yle değil, Balkanlara ve Dünyaya açıldık.
    Bunlu geçen edebi bir yaşam artık Üsküp’te süzgeçten geçiyordu. Gevşeyen ipler elimdeydi denebilir. Başından beri şiirde karar kılmıştım. Gerçi çocuk şiiriyle şiire başlamıştım ama yetişkinler konumlu şiirimi de atbaşı götürüyordum. Bunu, sunacağım şiir ve kitaplarım dünyası kesitinden en iyi anlayabileceksiniz. Ödül aldığım şiirden hareket ederek ikinci çocuk şiir kitabım “Çocukların Elleri” 1965 yıllarında yayımlanırken, eynı yıl içinde büyüklere ilişkin “Diyeceklerim”(1965) kitabım kimi sorumlu kişilerce tepki ile karşılanmasına karşılık kısa sürede tükendi ve her nedense bir daha basılmadı. Bunun bir fiyasko olmadığını sonra anladım. Düşkırıklığına uğramadım demek istiyorum. Bu kapsamda şiire daha ciddiyetle yöneldim. Demek oluyor ki, bir yılda iki dünyayı ele alan şiirim ağırlık kazanıyordu. “Çocukların Elleri” kitabım (lektür), yardımcı edebiyat dersi kitabı olarak programa alınmıştı. Ayrıca Kosova türk çocukları için Belgrad’ın Ders Kitapları ve Araçları Kurumu, yardımcı ders kitabı olarak 1998 yılında yayımladı. Böylece Birlik Yayınları’nca ve Sevinç Dizisi’nde çıkan “Dereden Tepeden” (Üsküp, 1981) ve gene Birlik Yayınları’nca Tomurcuk Dizisi’nde yayımlanan “Tü-tüü-tüüü” çocuk kitaplarım sonlanırken, yetişkinlere ilişkin olup Birlik Yayınları’nca Sesler Dizisi’nde çıkan “Üçgen” (Üsküp, 1972), Sesler Dizisi “Ozanlar Güncesi” (Üsküp, 1974), Tan Yayınları Çevren Dizisi “Tito Koçaklaması” (Priştine, 1977), Anadolu Sanat Yayınları “Deniz ve Ben” (İstanbul, 1983), Birlik Yayınları ve Dizisi “Çocuklar ve Büyük Çocuklar” (Üsküp, 1984) yıllarında kitaplarım boy veriyordu. “Kabıma Sığmıyorum” Birlik Yayınları Sesler Dizisi (Üsküp, 1992), “Çocukların Elleri” Kitap Araştırma Kurumu(Belgrad, 1998).
    Sonunda, Varlık Yayınları’nca yeni baskısı yapılan Mustafa İsen’in benimle ilgili “Balkanlarda Türk Çocuk Şiiri” kitabında söylediği son tümcesini vermekle yetineceğim. “Nusret Dişo Ülkü, Necati Zekeriya ve İlhami Emin ile birlikte bunların en önde gelenlerin arasındadır...”
    Kütük
    Bu Türkçe anamın Türkçesi
    Anamın anasının,
    Gidenlerimizin kalan kalanlarımızın giden sesi.
    Dünyaya gelecek olanlarımızın gelen sesi.
    Bu Türkçe benim Türkçem,
    Köylümün, kentlimin.
    Bu lehçe benim lehçem.
    Bu yer babamın yeri,
    Babanım, babasının,
    Gidenlerimizin soğuk kalanlarımızın sıcak teri.
    Dünyaya gelecek olanlarımızın sıcak teri.
    Bu yer benim yerim,
    Köylümün, kentlimin.
    Bu ter benim terim.
    Bu mezar dedemin mezarı,
    Dedemin, dedesinin.
    Gidenlerimizin kapanık kalanlarımızın açık mezarı.
    Dünyaya gelecek olanlarımızın açık mezarı.
    Bu mezar benim mezarım,
    Köylümün, kentlimin.
    Bu ölü benim ölüm.
    Bu kütük anamın kütüğü
    Babamın, dedemin.
    Gidenlerimizin küçük kalanlarımızın büyük
    O kentin Emin Paşa Camii'nde çocukluğum kaldı.
    Acı tatlı anılarla geçen çocukluğum.
    O kentin hep mavi göğünü anımsarım,
    Mavi göğünde öbek öbek beyaz bulutları,
    Beyaz mavi arasında uçan kuşları.
    O kent benim kentim.
    inim inim ağlayanların, gür gür gülenlerin.
    O bir kent ki savaşı savaş bilir, barışı barış,
    Alınyazısı kalesinde, Kız Kulesi'nde okunur.
    O kent ozanların kentidir,
    Henüz yazılmamış ya da yazılacak şiirlerin.
    O kentin kendi tarihi var,
    Tarihe yazılmış, tarihe yazılacak
    Hem de tarihe karışmış tarihi.
    O kentte doğdum,
    O kent benim kentim, ozanların kentidir.
    O kentin kendi Türkçesi, ana Hatçesi var.
    O Hatçe benim anam,
    O Türkçe benim Türkçem.
    Nusret Dişo Ülkü
    Nüsret Dişo Ülkü bugün-(Pazartesi, 17.01.2022) tarihinde Üsküp’te toprağa verilecek. Kendisini rahmet ve minnetle anıyor, mekanının Cennet’te olmasını dua ediyoruz. Şiirleriyle ve eserleriyle her daim kalplerimizde yaşayacak olan Dişo, aziz hatırası Balkan Türk Edebiyatı tarihinde her daim minnetle yad edilecektir. Ülkü, "Doğru Yol" Türk Kültür Sanat Derneği'nin eski başkanlarından, çok değerli eğitimci Liriye Dişo'nun abisiydi. Sevenlerine, aile efradı ve yakınlarına sabırlar diliyoruz.
    Kendisini bir şiiriyle ölümsüzlüğe uğurluyoruz:
    ...Kör bir gecede kendimi aradım
    Çobanıydım oysa kapkara bulutların...”
    Güneşi içtik içimizdeki güneşi
    Bir kişi, yüz kişi, bin kişi bölüştük
    Toprağı aştık ayağımızdaki toprağı
    On bin, yüz bin kişi döğüştük…”
    Bugün haritalara sığmıyorum
    Ama yalnız bugün, yalnız bugün
    Eseri yok bir damlacık köpüğün
    Denizlerin mavisini çalıyorum
    Aynasını kırıyorum denizlerin
    Sabahları demirlemesini bırakmıyorum
    Kanıyor elleri gemicilerin
    Ağır ve derin ağır ve derin
    Kanıyor yürekleri, anlıyorum…
    Mekânında huzurla uyu güzel üstad, ışığın daim olsun.
    Dr. Taner GÜÇLÜTÜRK, 16.01.2022, Prizren
    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.