Mustafa Kemal Atatürk anılıyor

    Mustafa Kemal Atatürk anılıyor

    Gümülcine, 10.11.2021.

    YORUM

    Bugün 10 Kasım. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu gün. Onu tam 83 yıl önce bugün bedenen kaybettik, ancak o her Türk’ün gönlünde yaşamaya devam ediyor. Bu unutulmaz günde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyada anılmaktadır.

    Atatürk’ün Batı Trakya Türkleriyle ilgili bazı bağlantılarından ve yaşanan hatıralardan bahsetmeye çalışacağım. Bu arada hatıralarını bizlere anlatan ve aramızdan ayrılan Kurcalı köyünden Bayram Şerif’e ve Lüleburgaz’dan Kemal Özcan’a Allah’tan rahmet diliyor ve mekanları cennet olsun diyorum.

    Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selânik’te doğdu. 1938 yılında vefat etti. Osmanlı İmparatorluğu’nun külleri arasından yeni, çağdaş bir devlet ortaya çıkardı. Türkiye’de bir dizi devrimler gerçekleştirerek yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini attı. Barışı arzu eden bir liderdi. Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü’ne önerildi. Bu vesileyle Atatürk Türklerin bulunduğu her yerde saygı ve minnetle anılmaktadır.

    Atatürk’ün Batı Trakya Türkleriyle bağlantısı hep devam etmiştir.

    İskeçe Türk Birliği kurucularından merhum öğretmen, yazar ve gazeteci Mehmet Hilmi, sık sık Atatürk tarafından Ankara’ya çağrılmış ve devrimler konusunda Batı Trakya’da nelerin yapılması gerektiğini belirtmiştir.

    Asıl adı Kemal Özcan olan Derviş Kemal, 1930 Babalar köyünde doğmuş ve daha sonra Lüleburgaz’a göç etmişlerdir. Derviş Kemal, kendisini ziyaret ettiğimizde, amcası ve İskeçe Türk Birliği kurucularından merhum Mehmet Hilmi hakkında şunları anlatmıştı: “…Babamın anlattıklarına göre amcamın Atatürk’le çok yakın irtibatı varmış. Mesela Atatürk, amcam Mehmet Hilmi’yi Ankara’ya davet ettiğinde hemen kabul ediyormuş. Atatürk, Yunanistan’a git dediğinde de aynı şekilde davranıyormuş. Amcam Yunanistan’da Atatürk’ün devrimlerine önderlik yapıyormuş. Atatürk’le çok iyi dostlukları varmış. Bu dostluktan bizim haberimiz yoktu. Bütün bunları babam anlattıktan sonra öğrendik. Amcam Atatürk’le olan görüşmelerini hep babama anlatırmış. Amcam Mehmet Hilmi’yle belki on defa görüşmüş, ancak kardeşiyle olan irtibatı o kadar da sık değilmiş. Neler görüşüldüğü konusunda babam çok ayrıntılı bilgi vermezdi. Sadece Şapka Devrimi ve diğer devrimlerin Batı Trakya’da nasıl uygulanacağını ve bu hususta yapılacak çalışmaların nasıl olması gerektiğini konuşuyorlarmış. Babam ona hep Batı Trakya’nın Namık Kemali derdi...”

    Hatıralara devam edelim

     1938 yılında, Fener’in en meşhur ağası Kaşif Ağa bir akşam çeteler tarafından öldürülünce, Fener (Hamidiye) halkının bir kısmı Sarıyer köyüne yerleşmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında İngilizler denizden Fener’i ve Sarıyar’ı bombalamıştır. Bundan sonra bu köyler dağılmaya başlamıştır.

     Atatürk 1900 yılları başlarında Arabistan’da (Suriye veya Libya. Sadece Arabistan olarak belirtilmiş) görev gereği bulunmuş ve buradaki bazı isyanları bastırmıştır. Atatürk’ün en yakınında bulunan ve aynı zamanda berberliğini de yapan Arabacı Ali usta (Türkiye’deki adı Ali Ataç) bir Batı Trakya Türk genciydi. O da Osmanlı için ta Arabistan’a kadar gitmişti.

    Halen hayatta olan 97 yaşındaki Faik Recepoğlu, amcası hakkındaki   hatıralarını şöyle anlatmıştı:

    “…1948 yılında Atina’ya onbaşı-çavuş okuluna çağrıldım. Ancak her taraf kaynıyordu. O zaman askere gitseydim benim için belki daha iyi olacaktı. O zamanlar hayvanlarımı da satmak zorunda kaldım. Sonuçta askere gitmedim.

    Karapınar, Balabanköy, Karamusa ve Meşe köylerinden insanlar kayıklarla Türkiye’ye kaçmaya başladılar. Kayıklar vızır vızır çalışıyordu. Biz kayıkla Enez’e kaçtık. Oradan da Keşan’a götürüldük. Hakkımızda soruşturma yapıldı. Doğrudan savaşa gideceğimizden Türkiye’ye gelmek zorunda kaldık, dedik. Arkadaşlarımın hepsi Gramos Dağları’nda vuruldular ve orada kaldılar.

    Keşan’da Uzunköprüye gitmek istediğimi söyledim. Av silahımı duvarda asılı bıraktım, dedim. Orada birkaç ay kaldık, orak biçtik. Benim Arabacı Ali Usta (Ali Ataç) adında Burhaniye’de amcam vardı. Atatürk Arabistan’da savaşırken onun çok yakınında yer almış. Amcam Atatürk’ün berberiymiş! Atatürk daha sonra Burhaniye’ye gelmiş ve amcamı aramış. Atatürk, “Ali usta şimdi beni tıraş yapabilir misin”, deyince Ali usta “Her şeyim hazır paşam, yapabilirim” cevabını vermiştir. O zaman Atatürk amcama Burhaniye’den iki 20’lik toprak vermiştir ki toplam 40 dönüme karşılık gelmektedir. Tarlaları gördüm. Amcamın yanında bir ay kadar kaldım. Bu arada kardeşlerimden ve ninemden mektup aldım. Her tarafın artık yatıştığını yazıyorlar ve dönmemi istiyorlardı. Aynı yıl geri döndüm. Bu sefer trenle döndük. Dönüş biletlerimizi Türk Devleti ödedi. Yalnız memurun biri “Neden geldin ve neden dönüyorsun”, dedi. Ben de ona, “Benim bir zanaatım yok. Çiftçiyim.” Dedim…”

    Yine başka bir hatıra da şöyle:

     “…25 kasım 1925'te Türkiye’de Atatürk tarafından çıkarılan “Şapka İnkilabı” yasası Batı Trakya’ya da yansımış ve örneğin Kurcalı köyündeki erkek ilkokul çocukları 1934-35 yıllarında okullarında şapka ve pantolon giymişlerdir. O yıllarda ilkokulda 122 civarında öğrenci vardı. Köyde ilk defa 1950-60 yılları arasında Bayram Ali Şerif, Çolak İsmail ve Suluların Sadık encümen olarak seçilmiş, ancak 3-4 ay içerinde de görevden alınmışlardır…”

     Kurcalı – Likion köyündeki ilkokul çocukları çevreye verilen önemi   göstermek üzere, bir gün Kozlukebir – Arriana köyünün doğu çıkışındaki bölgeye çam ağacı dikmek üzere götürülürler. Fidanların dikildiği esnada Hatice adlı öğrenci, koşa koşa Bayram Şerif arkadaşının yanına yaklaşır ve adeta tarihe tanıklık eder.

    Bu konuda Bayram Ali Şerif şunları anlatmıştır:

    “…Bir gün Kurcalı okul çocukları, Kozlukebir’in doğu çıkışında yer alan alana çam fidanı dikmeye götürülmüştük. Bizlere bir fidanı kız ve oğlan birlikte tutmamızı söylediler. Çok atik ve cin gibi Hatice adında bir kız arkadaşım vardı. Koşa koşa bana doğru geldi ve “Şerif, duydun mu daskalosun (Hıristiyan öğretmen) öğretmene ne dediğini” dedi. Ben o konuşmayı duymamıştım. Ama arkadaşım duymuş. Daskalos öğretmene, “Duydun mu, bugün Atatürk ölmüş!” demişti. O gün 10 Kasım 1938 yılı idi. Demek ki biz o çamları 1938’de Atatürk’ün öldüğü gün dikmişiz ki hala onları ayakta görebilmek beni mutlu ediyor…”

    Hatıralardan sonra şunlara da değinerek yazımı noktalamak istiyorum:

    Atatürk her ne kadar Selânik’li olsa da O, bizim hemşerimizdi. Atatürk’le Batı Trakya Türklerinin bağları hiçbir zaman için kopmamıştır. 1952 yılına gelindiğinde, T.C. Cumhurbaşkanlarından merhum Celal Bayar, Gümülcine’deki Celal Bayar Lisesi’ni açmaya geldiğinde, Atatürk’ün Selanik’teki evini de ziyaret etmiş ve perişan bir halde olduğunu görünce çok etkilenmiş, tamir edilmesini emretmişti. İşte, Atatürk’ün evi tamir edilirken Gümülcine’den merhum milletvekili Osman Üstüner’in evi ile İskeçe’de eski Türk evleri örnek olarak alınmıştır.

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.