“Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyunu izleyicisiyle buluşmaya hazır

    Previous Next

    “Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyunu izleyicisiyle buluşmaya hazır

    TOÇEK Tiyatrosu Yönetmeni Şükran Raif, önümüzdeki günlerde galası yapılacak olan “Bana Bir Şeyhler Oluyor” adlı yeni tiyatro oyununu tanıtım amaçlı 5 Nisan Perşembe günü bir basın toplantısı düzenledi.

    Gümülcine’de yer alan TOÇEK atölyesinde gerçekleştirilen toplantıda, yönetmen Şükran Raif, öncelikle yerel basının kendilerine vermiş olduğu desteğin son derece önemli olduğuna dikkat çekerek, diğer yandan Gümülcine belediyesi ve diğer belediyelerin kendilerine yeterli düzeyde destek olmadığını vurguladı. Tiyatronun toplumlar ve halklar için yapılan bir sanat dalı olduğunu söyleyen Raif, bu anlamda ortaya konulan bu sanatın halka ulaşmasında yerel basının önemli olduğunun altını çizdi.

    Önümüzdeki günlerde sahnelenecek olan ve Türkiye’de tiyatrocu Yılmaz Erdoğan’ın yazarı “Bana Bir Şeyhler Oluyor” adlı oyunla ilgili bilgiler veren yönetmen Raif şunları kaydetti: “Oyunda 11 oyuncunun rol alacak. Bu yıl ekibimize ilk kez katılan dört oyuncumuz var. Tijen Hasan, Samet Ali, Seval Hüseyin ve Yaşar Hasan’ı bu yıl sahnede izleyeceğiz. Bu yılki oyun aslında ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizle doğrudan alakalı. Ekonomik kriz döneminde ailesi için mucizeleri borsada arayan bir adamın hikayesi. Varını yoğunu borsaya yatıran ve orada her şeyini kaybeden bir insanın yaşadığı hikaye. Oyunun kahramanı Hilmi Duran’a benzer birçok adam yaşar yaşadığımız mahallelerde. Halim selim, süklüm püklüm, girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamış, bütün umudunu piyangoya, talih oyunlarına, at yarışlarına, bir yerlerden çıkıp gelecek bir mucizeye ve en önemlisi serbest piyasada olup bitenlere bağlamış adamlar. Trajikomik bir hikaye aslında.”

    Oyunun ülkmezin bulunduğu ortamla çok doğru orantılı olduğunu da söyleyen Raif, günlük hayatta şikayet ettiğimiz bazı şeylerin bu oyunda yansıtılmaya çalışıldığını sözlerine ekledi.

    “Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyunun 20-21-22 Nisan tarihleri arasında Gümülcine’deki Rex sinemasında sahne alacak.

    "BANA BİR ŞEYHLER OLUYOR"

    Yazar: YILMAZ ERDOĞAN

    Yönetmen: ŞÜKRAN RAİF

    Oyunun kahramanı Hilmi Duran’a benzer birçok adam yaşar yaşadığımız mahallelerde.Halim selim, süklüm püklüm, girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamış, bütün umudunu piyangoya, talih oyunlarına, at yarışlarına, bir yerlerden çıkıp gelecek bir mucizeye ve en önemlisi serbest piyasada olup bitenlere bağlamış adamlar... Bir yerlerde az bir birikimleri varsa, üstüne karısının, annesinin kolundaki bilezikleri de satarak bir şeyler katmış ve hepsini borsaya yatırmış bu tür adamların başına gelen felaketler, çoğunlukla gazetelerin üçüncü sayfalarında küçük bir haberdir. Başka bir dünyadır o dünya... Çoğumuzun içinde yaşadığı ancak bir o kadar da yabancısı olduğumuz orta sınıf insanın yaşadığı dünya. .. Düş kurarlar, üstelik kurdukları düşlerde de öyle ahım şahım şatafatlı bir hayat olmaz. En çok, kuracakları bir tezgahla günün rızkını çıkarmayı diler onlar. Bugün veren Allah yarın Kerimdir desturuna sıkı sıkıya bağlı, azla yetinen, ama olsa da hiç fena olmaz diyen bu dünyanın insanı, bizim memleketlerimizin mutsuz çoğunluklarıdır.Örneğin televizyon dizilerinin reytinglerini, kimin iktidara geleceğini onların oyları belirler ama oralarda kazanılan paradan hemen hemen hiç pay almadıkları gibi, iktidarın da nimetlerinden yararlanamazlar. Şatafatlı hayatın seyircileridir. Başlarına gelen trajik hadiseleri de, onlara bir seyir dünyası kurmuş olanlar haber yapar. Bu haberleri yine kendileri tüketirler. Bir kısır döngüdür orta sınıf hayatların dünyası. Ne şehirli olabilmişler, ne de geleneksel hayatın dar kalıplarına sığmışlar. İki arada bir derede, çoğunlukla şehrin varoşlarında, “Viyadük altlarında” kurulmuş, başına "Yeni" gibi sıfatlar getirilerek adlandırılmış yerlerde yaşarlar.

    Hilmi Duran, böyle bir mahallede yaşayan, ne memur, ne işçi, ne de serbest meslek sahibi olamamış bir adamdır. Oyunda “şeytanı” temsil eden beyaz eşya tüccarı Adnan’ın teşvikiyle bütün parasını borsaya yatırmış, “kafasındaki rakama ulaştığı” anda da, “ev yemekleri” yapan bir lokanta açma ve bir “devre mülk” sahibi olma düşü kuran, ama ülkede her birkaç yılda bir yaşanan ekonomik krizlerden birine tosladığı andan itibaren şoka giren, girdiği şokla birlikte orta yerde “kalakalan”, gelen “kal”dan ancak elektro şokla kurtulan, kurtuluşuyla birlikte o zamana kadar hiç duymadığı “uhrevi bir sesi” duymaya başlayan ve o andan itibaren anlattıkça anlatan bir adam... Tanrıdan duyduğu sesi insanlara anlatma vazifesini üstlenir Hilmi Duran. Bir süre sonra anlattıkları birçok insana dinlenebilir şeyler olarak gelmeye başlar. O anlattıkça dinleyenleri çoğalır. Amacı “yaralara merhem sürmek” değildir kelimelerle. O, “sadece anlatır”... Memlekette olup bitenleri, hayatı, düzensizlikleri, sakatlıkları, bu böyle olmamalı dediğimiz her şeyi... Kalabalıklar oluşur çevresinde. Ancak giderek görülür ki, “kalabalık arttıkça artmaya başlar yalnızlık”, bir kader gibi... Para edecek her şey satılabilir zihniyetinin temsilcisi Adnan,burada da devreye girer ve Hilmi’nin konuşmalarını dinleyenlerden,para toplanan bir düzen oluşturur. Trajik bir hayat, daha büyük bir trajediye doğru yol almaya başlamıştır.

    Yılmaz Erdoğan, “Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyununda, her gün televizyonlarda hikayelerini seyrettiğimiz, gazetelerde trajedilerini okuduğumuz insanları anlatıyor o benzersiz bakışı ve üslubuyla... Sözün gücünü gösteriyor.Para etmeyen sözün,söz olarak kabul görmediği bir çağda, “komik bir masal anlatıcısı”, bizi ağlayalım mı, gülelim mi ikileminde bırakan çok trajik, çok komik bir masal anlatıyor. Ama eşliğinde uykuya yatalım diye değil...

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.