Heath W. Lowry 1993 yılından bu yana Princeton Üniversitesi’nde Osmanlı ve Modern Türk Araştırmaları Kürsüsünde Atatürk profesörü olarak görev yapmaktadır. Lowry bir ara İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi’nde de çalışmıştır. Lowry’nin Kuzey Yunanistan ve Batı Trakya’daki erken Osmanlı dönemi eserleriyle ilgili çok önemli çalışmaları vardır ve bu konuda üç adet de kitap yayınlamıştır.
Geçtiğimiz günlerde Arabacıköy’ü ziyaret eden İstanbul Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül beraberinde Heath W. Lowry’nin “Osmanlıların Ayak İzlerinde, Kuzey Yunanistan’da Mukaddes Mekânlar ve Mimarî Eserleri Arayış Yolculukları” adlı kitabını da halka dağıttı. Belli ki kitabın sponsorluğunu Şişli Belediyesi üstlenmiş. Kitabı ilk gördüğümüzde büyük heyecan yaşadık. Bizim de ilgi alanımız olan Yunanistan’daki Osmanlı eserlerinin varlığı ve bugünkü durumlarını büyük bir ilgiyle okuduk. İnceleyebildiğimiz sayfalarda özellikle Evros ilinin Dimetoka kasabası Ruşenler köyü yakınlarında yer alan Seyyid Ali Sultan’la ilgili bilgiler dikkatimizi çekti. Lowry buralarını incelerken belli kişilerden bilgiler almış ve kendi akademisyen tecrübesini de araştırmanın içine katarak bazı tespitlerde bulunmuştur.
Lowry, kitabın 112 sayfasında Seyyid Ali Sultan Dergâhı Türbedarı Müslüm Çolak’tan aldığı bazı bilgileri vermektedir. Lowry, “Türbedar Müslüm Çolak’ın anlattıklarına göre, Seyyid Ali Sultan’ın kalıntılarının mucizevi bir şekilde bugünkü yerine taşınmasından önceki zamanlarda ilk türbesiydi” şeklinde bilgiler aktarmaktadır. Bizim yaptığımız araştırmalara ve bölgedeki yaşlı insanlardan edindiğimiz bilgilere göre bu mekanın adı “Saat Mekanı”dır. Seyyid Ali Sultan’ın her iki türbede de öldüğünü haber vermek üzere yola çıkan haberciler bu mekanda karşılaşırlar. Haberi birbirlerine söyledikleri anda ikisi de orada ölür. Bu kişileri oraya defnederler. Bu yer Küçük Derbent ile Ruşenler köyü ortasındadır ve bugün de bu türbe korunmaktadır. Dolayısıyla Lowry’nin “mucize” dediği olay aslında Seyyid Ali Sultan’ın her iki tekkede aynı anda ölmüş olmasıdır. Yoksa Seyyid Ali Sultan’ın gerçek türbesi Ruşenler köyü yakınlarında kendi adıyla anılan Seyyid Ali Sultan Dergâhı’ndadır. Dergâh bugün hala açıktır ve bölgede yaşayan Türkler burasını yaşatmaktadır. Dergâh’ta belli zamanlarda cem törenleri düzenlenmektedir. Hristiyanlar ise buraya sadece turistik amaçlı olarak gelmektedir.
Lowry’nin kitabında yaptığı en büyük yanlış ise Küçük Derbent köyü yakınlarındaki Aşağı Tekke ile ilgili olan kısımdadır. Lowry, “Ruşenler köyü yakınlarında Seyyid Ali Sultan tekkesinde olduğu gibi, burada da tekkenin dışında, Şaman kökenlerine delâlet eden belli bir düzen içinde yerleştirilmiş totem taşları yer alıyor.” Şeklinde bilgiler vermektedir. Bunlar tamamen gerçek dışıdır. Bölge halkı sıraya dizilmiş üç adet taştan başka eskiden üç tane daha bulunduğunu, bunların üzerinde bir zamanlar ambar bulunduğunu belirtmektedir. Yaşlı kesim bu taşların üzerinde eskiden kalın kalasları bile hatırlamaktadır. Dolayısıyla taşların üzerindeki oyma kesimler ambarın güzel oturması için açılmıştır. Yoksa bunların totem taşlarıyla hiçbir alakası yoktur. Yine Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nda da buna benzer totem taşları yoktur.
Lowry, Batı Trakya’da araştırmacıların yapamadığını yapmış ve Yunanistan’daki Osmanlı eserlerinin bir çoğu hakkında bilgi toplamıştır. Lowry’nin Yunanistan’daki Osmanlı eserleriyle ilgili araştırmaları her Batı Trakya Türkünün kütüphanesinde bulunması gereken bir eserdir.