Değerli okurlar yeni bir sayı ile daha karşınızdayız. Geçtiğimiz günlerde Bulgaristan’ın Kırcaali şehrinde Çanakkale’de Osmanlı’nın geleceği için vatanları uğruna, bağımsızlıkları uğruna canlarını feda eden şehitlerimizi andık. Dönmemek üzere giden bu insanlarımıza bir kez daha borcumuzu ödediğimiz için mutluyuz ve vicdanen rahatız. Etkinliği düzenleyen Türk Kültür Sanat Derneği’ne teşekkür ediyoruz.
Bölgemizde bir diğer önemli gelişme de T.C. Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın anlatıldığı kitabın tanıtılması oldu. Yunanlı gazeteci-yazar Vangelis Papadopluos uzun yıllar bu konuyu araştırdı ve çok çarpıcı bir şekilde bunları okuyucularına sunmaktadır. Papadopulos’un Erdoğan’ı Obama, Putin gibi liderler arasına koyması ve “keşke bizim de Erdoğan gibi bir politikacımız olsa” sözleri bir anda çekim noktası haline geldi. Kitabın tanıtımında Türkiye hakkında söylenen sözler, Erdoğan’la ilgili ilginç tespitler bu kitapta yer almaktadır. Yunanlı bir şahsiyetten bunları okumak çok ilginç olsa gerek. Biz de bunları çok önemli bulduğumuzdan kitap tanıtımında yapılan konuşmaların bir çoğunu Türkçe’ye tercüme ettik ve okuyucularımızla paylaşmayı hedefledik.
Bizim katıldığımız etkinliklerde bunlar yaşanırken, gerçekte ise iki ülke arasındaki olaylar ve görüş alışverişleri devam ediyordu. Atina’ya cami yapımı konusunda Yunanistan bu sefer galiba çok ciddi. Basında yer alan haberlere göre caminin inşası için çok yakında ihaleye çıkılacağı haberleri 3 Nisan günü gazetelerde yer almaya başladı. Bir insanının ibadet özgürlüğünü kısıtlamanın ne kadar saçma bir şey olduğunu nihayet bazı çevreler kavramaya başladı. Avrupa’nın tek camisiz başkenti Atina’ya cami yapılması neden bu insanları korkutuyor? Bakın daha dün Selânik Belediye Başkanı Butaris’in özel izniyle Hamidiye Camii’nde Gümülcine’deki Medrese öğrencileri namaz kıldı! Peki ne oldu, dünya mı battı? Bu hareketle Yunanistan bir kez daha “benim istediğim gibi bir Azınlık olacaksınız” mesajını vermiş oldu. Ne şekilde yapılırsa yapılsın bu hareket Yunanistan’a değer kattı. Yunanistan bu konularda Türkiye’yi örnek almalıdır. Sümela’da düzenlenen ayinleri hatırlayalım. Binlerce turist ve ülkeye döviz kazanımı. Yine Ürgüp ve Göreme yöresindeki kiliselerde ayinlerin düzenlenmesi de bu şekilde açıklanabilir.
Ekonomik krizle boğuşan ülkemizin düzlüğe çıkabilmesi için turizm en başta bir kurtarıcı olabilir. Sizin hemen yanı başınızda 500 bin bir nüfusu göz ardı edemezsiniz. Vizenin kaldırılmasıyla veya şartların daha da yumuşatılmasıyla Türkiye’den turist akını olabilir. Bu da Yunanistan’ın kurtuluşu olabilir.
Ancak bütün bunların olabilmesi için her iki tarafta samimi olmalı. Türkiye’de ve Yunanistan’da yaşayan Azınlıkların haklarına saygı gösterilmeli ve halen yürürlükte olan antlaşmalar göz ardı edilmemelidir. Türkiye’de öğrenci dahi olmayan Gökçeada’da Rum okulu yeniden açılırken, Batı Trakya’da bu yıl yeniden 12 okulun geçici olarak eğitime ara verdirilmesi çok düşündürücüdür! Türkiye’de Rum vakıf malları iade edilirken, bizim vakıflarımıza atamayla yönetici getirilmesi de çok manidardır. Yine müftülüklerimizde bunlara dahil edilebilir.
Başbakan Erdoğan’ın Ruhban Okulu’na karşı müftü seçimlerini dile getirmesi beklenen isabetli bir düşüncedir. Atina’ya cami yapılmalıdır. Ama, Batı Trakya’nın karşılığının da İstanbul olduğu unutulmamalıdır.
İki ülkede bu sorunların aşılması için yeni bir vizyon gerekmekte ve özellikle Yunanistan’da bazı kişilerin; fanatik, ırkçı ve faşist duygulardan arınması gerekir. Koyu Gölgeler, bildiğiniz gibi son günlerde başımıza bela olmaya başladı. Sanki biz bu ülkenin bayrağını sevmiyoruz, sanki bu ülkeyi sadece onlar kurtarmış! Oysa bizler bu ülkenin zor anlarında kanımızı dahi döktük! Bu yüzden bizler bu Koyu Karanlık dediğimiz faşist nazi gruplarını dikkatle izliyoruz ve tahriklere de kapılmıyoruz. Peki neden onlara bu adı yakıştırdık? Bilindiği gibi ceviz ağacının gölgesi çok koyudur ve burada hiçbir bitki türü yetişmez; ancak ve ancak bazı asalak canlılar tepişir durur. Siz siz olun bu verimsiz Koyu Karanlık Gölgeler’den uzak durun!